Ahmet Kaya - Gururla Bakıyorum
wêneyê hunermendî:ê 1524 Xwendin
Parve Bike

Gotinên Stranan

Ahmet Kaya - Gururla Bakıyorum

Birer birer, biner biner ölürüz
Yana yana, döne döne geliriz
Biz dostu'da düşmanıda bilriz
Vurulup düşenler darda kalmasın

Çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı
Çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
Ve kederin
Ve solgun yüzlü işçilerin üzerine
Dağ başlarının hırçınlığı savruluyor benden
Çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin
Çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak
Miting afişleri cesur pankartlar
Ve binlerce militan
Derin denizlerin aydınlığı
Zorlu sabahlar
Gökyüzü ve lale
Sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata

Çünkü ben sevdigim kızı
Yaşamak gibi halkım gibi sevdiğim kızı ki şiirini yazamayan
Ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
Binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
Zincire vurulan
Şavaşlara yollanan
Vergilere bağlanan halkım gibi
Felç olmuş yalnızlıklara bırakarak
Büyük acıların ve göz yaşlarının içine bırakarak
Şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
Devrim türkülerini
Ve baş kaldırmayı öğreten dudaklarını
Bir kere olsun öpmeden
Bir kere olsun tutamadan kaygısızca
Serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
Hatta boynunu ve ayak bileklerini
Bilemeden , Bilemeden, Bilemeden
Vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
Barışın ve özgürlügün dağlarına yürüyorum işte
Yiğitsen uslandır beni
Ey yasakların, kahpeliğin
Ve soygunların koruyucusu
Türkü çağıran kızlarımı sustur
Ve kahraman oğullarımı mezar kaza kaza kederli, kızgın
Tohum serpe serpe hünerli
Ve sömürüle sömürüle bomboş
Ve açlığın ve zulmün izlerini
Derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
Naçaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
Mavzerlere sarılan ellerimi
Zincirlere vur gücün yeterse
Ama adına yaşamak dersen
Re-zil-ce

Çatlayan tomurcuğun
Doğan çocugunü çığlığını duymadan
Gül benizli sevgilinin
Titreyen gögüslerini öpmeden doyasıya
Korka korka, yana yana
Hergün biraz daha derinden
Hergün biraz daha kapkara duyarak ölümü
Aç ve arkasız
Köpekleşerek yaşamak dersen
Bu yürek
Çat diye çatlasın be

Kirsiz passız
Arı duru özümüz
Namussuza kanlı hançer sözümüz
Çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
Durana yürüyene bin selam olsun.

Gel gelelim parlayan güneşi
Emekçi kalkların
Kahraman halkların güneşini
Şehvetle içine dolduran toprak
Şimdi sımsıcak şimdi ulaşılmaz
Şimdi olgun meyvalarla dolu
Bahar bahçelerini sarmaktadır dünyaya
Ve gülbenizli sevgilinin dudaklarında hayat
Bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır
Bıçak kemiğe dayandıgı
Ok yaydan fırladığı için degil
Bu bezirgan saltanatı
Bu zulüm bitsin diye
Ağaran günler için
Yeni bir dünya uğruna
Yüzlerinde cesaretin onuru
Ve imanlı gücü döğüşen dünyanın
Ve ölüme
Gülerek koşan genç savaşçıların
Albayrakları dalgalansın
Dalgalansın, dalgalansın
Kinle boğuşan yorgun yüregi
Aydınlansın diye anamın
Dişleri sökülmüş kederli ağzı
Ağlamaya hazır gözleri
Safrası, ve sonsuz dağları eriten sabrı
Merhameti
Yani bir bütün halinde insanlığımız
Yunsun arısın diye durgun pınarlarda
Alınterinin namusu kurtulsun diye
Kurtulsun diye sıcak somun
Acı soğan ve çiçekli basmalar
Ahdettik, vefaettik
Kelle koyduk
Ölen ölür dostlar
Düşmanlar heyy,
Kalan sağlar...
Şîrove

Ka tu şîroveyeke giranbuha li vê gotinê nakî?